Paylaş

Açık Finans ve Ötesi Uygulamalar

1988-2006 yılları arasında Fransa’da mahsur kalan bir yolcunun hayatından esinlenerek çekilen ve yönetmenliğini Steven Spielberg'in üstlendiği, başrolünde Tom Hanks'in olduğu “The Terminal” adlı filmde, ülkesinde çıkan siyasi kargaşa nedeniyle pasaportu iptal olan ve ABD'nin John F. Kennedy Havalimanı'nda mahsur kalan Doğu Avrupa kökenli bir yolcunun hayatta kalabilmek için verdiği mücadele anlatılıyor.

Sosyal Medyada Paylaş

1988-2006 yılları arasında Fransa’da mahsur kalan bir yolcunun hayatından esinlenerek çekilen ve yönetmenliğini Steven Spielberg'in üstlendiği, başrolünde Tom Hanks'in olduğu “The Terminal” adlı filmde, ülkesinde çıkan siyasi kargaşa nedeniyle pasaportu iptal olan ve ABD'nin John F. Kennedy Havalimanı'nda mahsur kalan Doğu Avrupa kökenli bir yolcunun hayatta kalabilmek için verdiği mücadele anlatılıyor. Havaalanlarının kendine özgü katı kuralları içinde aylarca yaşam mücadelesi veren Navorski'nin, havaalanı güvenlik sorumlusuna sorduğu "Bu havalimanında bu kadar uzun süre nasıl yaşayacağım?" sorusuna aldığı cevap oldukça anlamlıdır; “Bay Navorski, bu havalimanında yapabileceğiniz tek şey alışveriş.”

1980’li yıllarda alışveriş alışkanlıklarımız ve kültürümüz, fiziksel mekanlara sığabiliyordu. Ancak yıllar geçtikçe, alışveriş kavramının sadece bir ihtiyaç olmaktan çıkıp bir alışkanlık haline geldiğini gözlemleyebilirim.

Elbette 1980’lerden günümüze kadar olan süreçte, büyük bir değişim yaşandı. Filmde havaalanında gördüğümüz birçok marka günümüzün dev şirketlerine dönüştü. Güçlü bir globalleşmenin desteklediği bu büyüme ile birlikte ekonomik trendler, seviyeler, aracılar ve iş yapış modelleri büyük bir hızla değişti ve değişmeye devam ediyor. Ancak günümüzde değişmeyen tek şey, sistemin hala sınırlarının olmaması ve her zaman daha fazla ve daha iyinin peşinde olmasıdır.


Ekonomik Krizler, Global Riskler

1980’lerden günümüze dünyada yaşanan her ekonomik krizin, mevcut sistemin değişip gelişmesi için güçlü bir motivasyon kaynağı olduğunu söyleyebiliriz. 2008 yılında yaşanan mortgage krizi sonrası piyasa oyuncularının finansal piyasalarda kartları yeniden dağıtma kararı aldıklarını biliyoruz. Sistemin daha da güçlenmesi için maliyet tasarruflarına gidilmesi, verimliliği arttırıcı iş yapış modellerine hızla geçilmesi, finansal teknolojilerde sınırların kaldırılması gibi...

Ancak 2020 yılında yaşanan pandemi, ayrı bir yazı konusu olsa da, etkilerine kısaca değinmek isterim. Sistemin adeta kırılarak kendini farklı bir seviyeye taşıdığını düşündüğüm bu dönemde dijital tabanlı alışveriş platformlarına olan talebin sürekli artan bir ivmeyle artması, Finansal Teknolojilerin (Fintech) gerçek anlamda yıkıcı yeniliklerinin başladığı dönem olarak tanımlanabilir. Pandemi döneminden önce sadece bir tercih olan çevrimiçi alışveriş kültürü, bu dönem sonrası yapay zeka destekli dijital tabanlı uygulamaların yaygınlaşmasıyla adeta kararlı bir hızla insanlığın ihtiyaç listesinin en üst sırasına yerleşti.

Elbette yapay zekanın yol haritasıyla daha geniş çaplı bir müşteri deneyimi anlayışı sunarak...

Yüksek ve çoklu veri hacmine ve trafiğine sahip finans sektöründe özellikle bankacılık ve sigortacılık alanında atılan dijital tabanlı iş modeli atılımları ve sonrasında veri tabanlı iş yapış tercihleri, hızla dijitale taşınan alışveriş kültürümüz için adeta kaldıraç görevini gördüğünü düşünüyorum. Bu bağlamda Açık Finans ve bir sonraki versiyonda Açık Veri olarak tabir edilen Fintech oluşumları kullanıcılara çok daha iyi bir deneyim sunarak, sektörler arası iş birlikteliklerini artıracağını şimdiden söyleyebiliriz; bütün bu dijital kreasyonların toplamında ise süper uygulama adı verilen üst versiyon ile tek bir uygulamada tüm finansal yapıların entegre edildiğini ileriki dönemlerde deneyimlebileceğimizi de öngörebiliriz.

Özellikle Bankacılık alanında adeta kartların yeniden dağıtılmasına neden olan bazı stratejik Fintech aşamalarını belirtmek isterim:

Açık Bankacılık kavramı: Bankaların müşteri verilerini üçüncü parti finansal hizmet geliştiricilerine güvenli erişim politikası çerçevesinde (veri paylaşımına verilen yasal rıza beyanı ile) açması ya da ulaşılmasının imkan sağlaması olarak tanımlanabilir. Başka bir anlatımla müşteri verilerinin özgürleşmesi ve demokratikleşmesi olarak da ifade edilebiliriz. Bankacılık alanında uzun yıllardır müşteri verilerinin gizliliğine dayalı iş modelinin tamamen sona erdiği, verilerin artık asıl sahipleri olan müşterilerin tercih ve yönetimine geçtiği bu yapıda asıl hedef müşteri kavramından kullanıcı kavramına geçişin sağlanmasıyla birlikte kullanıcıların finansal hizmetlerin tümüne ve kendileri için en uygun ve en cazip olan “kişiselleştirilmiş” tekliflere tek bir uygulama içinde ulaşabilmesidir.

Kişiselleştirilmiş ürün ve hizmetler iş modeli başta bankacılık ve sigorta sektörü olmak üzere tüm sektör ve branşlarda sürdürülebilir bir dijitalleşmenin olmazsa olmazı olduğunu tekrar not etmek isterim ve bu yeni dijital iş modelinin adı ise yukarıdaki satırlarda da değindiğim gibi “veri tabanlı dijital servisler”dir.


Dijital Talep

Fintech veya Insurtech alanında kaydedilen her gelişim aslında pazarda kendiliğinden oluşan talebe arz oluşturmanın bir sonucu olduğunu gözlemliyoruz. Dijital platformlara yönelik oluşan her talebi “dijital talep” olarak isimlendirirsek, bu dijital taleplerin bizi götürdüğü ikincil finansal gelişim durağının adı Açık Bankacığın bir adım ötesi olarak tanımlanan ”Servis Model Bankacılığı”dır. Sadece bankacılık alanında değil, dijital iş yapış modeline geçmiş tüm sektörler ve bileşenler genelinde heyecan verici bir model olan bu yapıda bankacılık hizmetlerinin görünmez bir şekilde (gömülü bankacılık) başka platformlara taşınması olarak düşünebiliriz. Kullanıcılara finansal hizmetlerin finansal olmayan firmalar tarafından sunulması süreçlerinin toplamı olarak da anlatabileceğimiz bu yapıya aslında o kadar çabuk uyum sağladık ki, sanki çok uzun yıllardır bu teknolojiyi deneyimliyoruz gibi.

Bir diğer dijital tabanlı bankacılık uygulaması ise “Platform Bankacılığı” adı altında diğer modellere kıyasla daha gelişime açık bir kurgudur. Bankacılık uygulamalarının içinde kalarak bankacılık dışı ürün ve hizmetlere dijital tabanlı sistemler (yapay zeka) aracılığıyla kullanıcılara sunulan kişiselleştirilmiş ürün ve hizmetler platformundan bahsetmeye çalışıyorum. Şüphesiz bu dijital model Açık Bankacılık alt yapısını da kullanarak daha yüksek bir kullanıcı deneyimi sunmayı hedefleyebilecek bir potansiyele sahip.


Veriye Dayalı İş Modeli ve Kişiselleştirilmiş Ürün ve Hizmetler 

Günümüzde Fintech ve Insuretech tasarımları çok büyük bir hızla kendini yenileyen bir yapıya sahip. Önümüzdeki 5 yıl içinde şu an konuşmakta olduğumuz ve yukarıdaki satırlarda aktarmaya çalıştığım Fintech trendlerinin yerini yeni tasarımlar ve kurgular alacağını şimdiden söyleyebilirim. Pandemi döneminden sonra firmaların dijital dönüşüm alanındaki sürdürülebilirlik hedefi, günümüzde değindiğim gibi “kişiselleştirilmiş ürün ve hizmetlere” yatırım yapan, veriye dayalı iş modelleriyle yapay zekayı birleştiren, eldeki müşteri verilerinin değerini bilip veri mühendisliği alanında kafa yoran firmaların pazarda egemen olacağı ve fark yaratacağı yeni bir vizyona evrilmiştir. Bu süreçten sonra sadece dijital kurgularını geliştiren firmalar değil, pazarda özellikle genç kuşağın taleplerini, satın alma tercihlerini, risk anlayışlarını gören ve bu taleplere karşılık artık özgürleşen/demokratikleşen verileri işleyen iş modellerini benimseyen yeni nesil e-firmaların, e-sektörlerin ve dijital dağıtım kanalarının başrolde olacağını öngörebiliriz.


Ötesi Uygulamalar

Yazımın başında “The Terminal” adlı filminde, filmin kahramanı Navorski'nin mahsur kaldığı havaalanında biriktirdiği paralar ile alışveriş yaparak hayatta kalmaya çalıştığı gerçeğine karşın, günümüzde açık bankacılık, açık finans ve tüm dijital tabanlı uygulamaların tek bir versiyona entegre edildiği, kullanıcıların uygulamadan uygulamaya geçiş yapmadan tek bir üniteden tanımlı retina okuyucuları aracılığıyla kişiselleştirilmiş ürün ve hizmetlere 3D barkod teknolojisiyle ulaştığı ve satın alabildiği sanal bir alışveriş kurgusunun yakın gelecekte yeni alış veriş kültürümüz olduğunu düşünelim. Sektör farkı gözetmeksizin sanal platforma dahil olan tüm sektör aracılarının iç içe geçtiği yeni nesil dijital bir tasarımdan bahsediyorum: 3D barkod teknolojisiyle ziyaret edilen firmalar, sanal paralar ve dijital ödeme ve kredi sistemleri, veri mühendisliği ve algoritmalar aracılığıyla kişiye özel bulut ekranlar, yapay zeka destekli chatbot hizmetleri, risk gerçekleşmeden kullanıcılara sunulan sanal sigorta teklifleri, müşteri ihtiyaçlarına ve finansal risklerine uygun dijital kredi altyapıları ve ötesi uygulamalar..

TÜM YAZILAR